15 Mart 2015 Pazar

Bir Atın Hazin Sonu

Can çekişmek nasıl bir duygudur, nasıl bir acıdır bilmiyorum ama bir canlının 3 gün boyunca can çekiştiğini görmenin ve bu durum karşısında hiçbir şey yapamamanın, o canlıya yardımcı olamamanın ne kadar acı bir şey olduğunu biliyorum.


Resimde gördüğünüz bu at bir pazar günü sahibi tarafından buraya, Türkiye'deki Büyükşehirlerden birinin Merkez İlçesinin Merkez Mahallerinden birinin orta yerine terk edildi. Pazartesi günü, ilk gördüğümde halinden hasta olduğu anlaşılıyordu. Hemen yardımcı olmaları için internetten Hayvan Hakları Federasyonunun (HAYTAP) telefon numarasını bulmaya çalıştım, ancak HAYTAP'ın internet sitesinde bulunduğumuz şehirdeki şubesinin telefon numarası yoktu. Sitedeki HAYTAP Merkezinin numarasını aradım fakat hiç kimse telefona bakmadı. O anda telefon numarasının hemen altında yer alan şu ifade dikkatimi çekti: "HAYTAP’ın telefonları özellikle ihbarlar  yoğun bir biçimde çaldığından  ve bizleri arayan hayvan severler maalesef web sitemizde araştırma yapmak yerine çok uzun konuştuğundan ya da HAYTAP’ı ihbar kurumu olarak kullanmak istediğinden telefonlar zaman zaman meşgul çalmakta ya da bakılamamaktadır. Ancak yollayacağınız tüm eposta adresleri dikkatli bir şekilde okunmakta , gerekirse geri dönüş sağlanmaktadır.  İhbarlarınız için yetkili kurumların bölgenizdeki ORMAN SU İŞLERİ MÜDÜRLÜKLERİ olduğunu tekrar anımsatıyoruz." (http://www.haytap.org/index.php/iletisim/haytap-hayvan-haklari-federasyonu)

Bu yazıyı okuduktan sonra hemen şehrimizdeki Orman Su İşleri Müdürlüğünü aradım. Onlar da konuyla ilgili olan birimin Orman Su İşleri Müdürlüğü'ne bağlı olarak çalışan Milli Parklar Müdürlüğü olduğunu söyleyip bana oranın numarasını verdiler. Bu kez Milli Parklar Müdürlüğünü aradım. Onlar ise bana "Şu anda elimizde veteriner yok, o yüzden biz yardımcı olamayız" dediler, çaresiz kapattım. At can çekişmeye devam ediyordu.

Biraz düşündüm kimi arayabilirim diye, belediyeyi aramak geldi aklıma. İlçe belediyesini aradım, durumu anlattım. "Aslında bu bizim işimiz değil Büyükşehir Belediyesinin sorumluluğunda ama ben yine de arkadaşları göndereyim" dedi telefondaki bayan, sevindim, teşekkür ettim ve kapattım. Aradan saatler geçti, akşam oldu, ama at hala orada acılar içinde kıvranmaya devam ediyordu. Mesai bittiği için kurumlarda kimselerin kalmamış olduğunu düşündüğümden çaresizce eve gittim.


Salı sabahı geldiğimde at hala orada harap ve bitap şekilde yatmaya devam ediyordu. Çevredeki esnaftan öğrendiğimize göre belediyeden gelmişler ancak at hala canlı diye, atı almadan geri gitmişler. Kulaklarıma inanamadım, insanlığımdan utandım.

Daha sonra kime haber verebilirim, kimden yardım isteyebilirim diye internette biraz araştırdım. Şehrimizde Büyükşehir Belediyesine bağlı bir Hayvan Bakım Evi olduğunu öğrendim ve hemen aradım. Telefonu açan bayana durumu anlattım. Telefondaki bayan bana "Atın büyükbaş hayvan olduğunu, kendilerinin ise sadece küçükbaş hayvanlarla ilgilendiklerini, zaten atı oradan aldırabilecekleri büyüklükte bir kamyonetlerinin de olmadığını" söyledi. "Ama hayvan çok acı çekiyor, öldü ölecek" dedim, "Yapabileceğimiz bir şey yok beyefendi" dedi. Çaresizce kapattım.

Bu sefer Büyükşehir Belediyesini aradım, durumu anlattım. "Belediyemize bağlı Hayvan Bakım Evi var, konuyla onlar ilgileniyor orayı arayın" dediler. Orayı zaten daha önce aradığımı söyledim ve aramızda geçen konuşmayı anlattım. Telefondaki bayan da bana "Amirlerime durumu ileteceğim" dedi, teşekkür edip kapattım. Akşam oldu, ne gelen oldu, ne de giden! Çaresizce eve gittim.


Çarşamba sabahı gördüğümde, hiç hali kalmamıştı artık. Zar zor nefes alıyordu. Belliydi, son nefeslerini veriyordu. Düşündüm kimi arayabilirim diye, ama artık kimse gelmiyordu aklıma. At göz göre göre ızdırap içinde ölüyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Son bir kez aklıma veteriner bir arkadaşım var, onu aramak geldi. Aradım, durumu anlattım. "Şehir dışındayım, geldiğimde bakabilirim ama orada tedavi edemeyiz hayvanı, bir hayvan bakım evi gibi bir yere götürmemiz gerekir" dedi. Haklıydı, ama götüremedik.

Akşam olduğunda ölmüştü artık. 3 günlük yaşam mücadelesini kaybetmişti. 3 gün boyunca onu almaya gelmeyenler, 4. gün perşembe günü öğleden sonra ölüsünü almaya geldiler. Onu oradan almak için ölmesini beklediler.

Son olarak, başta o atı oraya terkeden atın sahibine ve 3 gün boyunca o kadar aramamıza rağmen yardıma gelmeyen sorumlulara "Allah vicdan, merhamet versin.", "Allah sizi ıslah etsin." diyor ve Hz. Ömer'in şu veciz sözünü onlara hatırlatmak istiyorum: "Hz.Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer'den sorulur!"

Kenar-ı Diclede bir kurt kapsa koyunu,
Gelir de adl-i ilâhi Ömer'den sorar onu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder